Opera tarihinin en kalabalık eserlerinden ‘La Traviata’, farklı bir yorumla sanatseverlerle buluşuyor, Alexandre Dumas’nın romanından yola çıkıldı

Bu akşam birinci sefer seyircilerin karşısına çıkacak eser, Alexandre Dumas’nın 1848’de kaleme aldığı “Kamelyalı Kadın” romanından yola çıkarak hazırlandı.

“Kamelyalı Kadın” edebiyat dünyasının yanı sıra tiyatro ve bale üzere sahne sanatlarında da unutulmaz bir eser oldu.

Giuseppe Verdi’nin, kıssayı operatik bir başyapıta dönüştürdüğü “La Traviata” yapıtının librettosunu Francesco Maria Piave kaleme aldı.

ESERİN BİR YEŞİLÇAM SİNEMASINDAN FARKI YOK

Esere dair AA muhabirine açıklamalarda bulunan İDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Caner Akgün, La Traviata’yı izlemeden evvel biraz Fransız edebiyatına bakmak ve Verdi’yi, librettosunu anlamak gerektiğini söyledi.

Akgün, yapıtın bir melodram olduğuna işaret ederek, “Bir Belgin Doruk, Türkan Şoray melodramı üzere, bir Yeşilçam sinemasından farkı yok.” dedi.

Operanın öyküsüne dair de Akgün, şunları anlattı:

“Bir bayan var ve ondan yaşça küçük bir çocuğa aşık oluyor ve ben de babaları Giorgio Germont’um. Germont, bayana, ‘Oğlumdan ayrıl. Zira benim kızım var, seninle birlikte olduğu için kızımla kimse evlenmeyebilir’ diyor. Bayan da buna çok üzülüyor, hüzünden verem olur üzere o denli ölüyor. Husus doğal kolay bir melodram lakin bunun içerisinde derinlemesine düşündüğünüzde günümüze nasıl aktarılıyor, buna baş yormanız gerekiyor. Günümüz insanına da hitap etmesi gerekiyor. Biz de bu ortadaki farkı kapatıyoruz.”

Akgün, yapıtta en kıymetli ögenin tarz olduğunun altını çizerek, “Şef Alessandro De March, bize müziğin ayrıntılarını çalıştırdı. İtalyanca söylem, vurgular, birebir vakitte Verdi’nin müziğinin dinamiği, piyanistlerle yalnız odalarda bu mevzulara çalıştık.” diye konuştu.

LA TRAVIATA OPERA TARİHİNİN EN KALABALIK YAPITLARDAN BİRİ

Eseri sanatın tüm kollarından yararlanarak renkli bir yorumla sahneye koyan Devlet Opera ve Balesi Başrejisörü Recep Ayyılmaz da La Traviata’nın aslında bir edebiyat metni olduğunu aktararak, “Ben yapıtı sahneye koyarken Fransız edebiyatından, Alexandre Dumas’dan ve Verdi’den harmanlayarak, edebiyat, müzik ve opera bağlantısını mizansenlerime katarak, küçücük bir prolog ekleyerek, seyirciye öbür bir bakış açısıyla olayı anlatmaya çalışıyorum.” tabirlerini kullandı.

Ayyılmaz, yapıtın baş kahramanı Violetta’nın acınası bir durumda olduğunu sahnede anlatmaya çalıştığını söyleyerek, şunları kaydetti:

“Karakter olarak opera tarihinde Violetta, hafif meşrep olarak geçse de bir feminist pencereden baktığınızda, saatler ilerledikçe oyun akarken bakıldığında o bayanın neden o hale geldiğinin biraz altını çizmeye çalışıyorum. Oyunculuk usulü olarak oyuncumu iki türlü oynatıyorum. Yalnızken farklı oynatıp, halkın içindeyken çok daha farklı hallere bürünmesini abartık bir biçimde istiyorum. Münasebetiyle bizim La Traviata, başkalarından farklı olacak. Sahne direktörün dünyası, ben o denli düşünüyorum. Doğal ki Verdi’nin müziği, Alexandre Dumas’nın demek istedikleri çok kıymetli lakin bütün bunları klasizmle ve moderniteyle harmanlayıp, ortaya görsel manada ve dramatik manada bir konsept çıkarmaya çalıştık.”

La Traviata’nın kalabalık bir sanatçı takımıyla sahnelendiğine dikkati çeken Ayyılmaz, “Eser zati grand opera formatında. Opera tarihinin en kalabalık yapıtlarından biri.” dedi.

Oyunun koreografı Kürşat Kılıç ise La Traviata’da seyircilerin yapıtın müellifi Alexandre Dumas ve bestekarı Giuseppe Verdi’yi fiziken sahnede göreceklerini belirterek, “Eser boyunca sahnede öyküye renk katacaklar.” tabirini kullandı.

Kılıç, yapıtın 3. perdesinde matador ve çingeneler korosuyla birlikte çok renkli bir bale sahnesinin yer aldığına işaret ederek, “Eserin en sonunda kabus kısmıyla öyküyü tamamlayacağız. Seyircilerimizin beğenisine sunuyoruz. 7 küsur dakika etkin balenin olduğu bir yer var. Bu sürece bir ay kadar çalıştık. Biz de birliktelik olarak en harikası yakalamaya çalıştık.” şeklinde konuştu.

LA TRAVIATA HAKKINDA

Devlet Opera ve Balesi Başrejisörü Recep Ayyılmaz’ın sanatın farklı kısımlarından yararlanarak ortaya çıkardığı yorumu ile sahnelenecek yapıtın koreografisini Kürşat Kılıç hazırladı.

Eserde İDOB Orkestrasını Alessandro De Marchi ve Zdravko Lazarov, İDOB Korosunu ise Paolo Villa yönetecek.

Operada “Violetta Valery” rolünü Dilruba Bilgi ve Hale Soner Kekeç, “Alfredo Germont” rolünü Mert Süngü ve Ufuk Toker, “Giorgio Germont”u Caner Akgün ve Serhat Konukman, “Flora Bervoix”i Ayçin Sürücüer ve Elif Tuğba Tekışık, “Gastone”u Yoel Keşap ve Berk Özbek, “Barone Douphol”ü Burak Kul ve Mehmet Tükel Acar, “Marchese d’Obigny”yi Şahin Dedemen ve Fazilet Gedik, “Dottore Grenvil”i Emre Güngör ve Fazilet Sakarya, “Annina”yı Gülgün Özyiğit ve Seda Taşpınar, “Giuseppe”yi Hazal Cet ve Anıl Başkan, “Comissionario”yu Çağdaş Bektaş, “Alexandre Dumas”ı Selim Borak ve Sinan Kaymak, “Giuseppe Verdi”yi ise Oktay Aksoy ve Uğur İlter dönüşümlü olarak canlandıracak.

Dekor dizaynını Çağda Çitkaya, kostüm dizaynını Gizem Betil, ışık dizaynını ise Yakup Çartık’ın hazırladığı eser, bu akşam Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Türk Telekom Opera Salonu’nda prömiyer yapacak. Akabinde 25, 29 ve 30 Ocak’ta tekrar AKM’de izlenebilecek.

Eserin öyküsü ise şöyle:

“Hayatını pervasızca partilerde eğlenerek geçirmeye adamış varlıklı bir bayan olan Violetta ölümcül bir hastalığın da pençesindedir. Bir partide tanıştığı Alfredo’nun kendisine ilanı aşk etmesiyle hayata bakışı büsbütün değişen Violetta artık yaşamak için bir sebep bulmuştur. Lakin Alfredo’nun babası, Violetta üzere ismi çıkmış bir kızı oğluna layık görmemektedir. Baba Germont, Violetta’yı ikna ederek oğlundan ayrılmasını sağlasa da bunun ne kadar büyük bir kusur olduğunu fark ettiğinde artık her şey için çok geç olmuştur.”

patronlardunyasi.com